2 Ekim 2012 Salı

Modernleşen Türkiye'nin Tarihi-Erik Jan Zürcher



MODERLEŞEN TÜRKİYE ‘NİN TARİHİ-Erik Jan Zürcher

“Modernleşen” Türkiye’yi Eric Jan Zürcher tarafından nasıl ele alındığından bahsetmek istiyorum. Tabi modernleşme dediğimiz süreci doğrusal olarak daha iyiye gitmek anlamında olduğunu kabul ederek bakmak gerekir kitabı yorumlamak için. Ben modernite tartışmalarına bulaşmadan, kitabın birinci kısmını analiz ederek anlamaya çalıştım.

Erik Jan Zücher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi kitabında, Yeni ülke Türkiye’nin oluşum sürecinde diğer Batılı Devletlerin içinde bulunduğu sisteme, kapitalizme entegre olmaya çalışması şeklinde ele alındığı söylenebilir. Batı’ya yani moderniteye nasıl adapte olmaya çalıştığının yanında bu süreçteki engelleri, çelişkileri ve yapılan hareketlerin üzerinden giderek kitabı kurgulamıştır. Bu süreci, bu dönemin başrol oyuncusu olan Jön Türkler hareketlerini analiz ederek yorumlamıştır.
Askeri gücün önemli olduğu Osmanlı’da, 1900’lerin başlarında ordudaki alt-üst askerlerin yani askerlerin içerisinde bir sınıfsal yapının oluştuğu ve durumun orduda sıkıntılara yol açtığını yazmıştır. Fakat konu işçilere gelindiğinde, işçiler grev yapsalar da bu hareketlerin otoritenin panikleyerek bastırıldığından bahsetmektedir. Jön Türkler’ in demokratik bir tutum içerisinde olmasından çok, otoriter bir yönetim sergilediklerini vurgulamıştır.
Milliyetçilik akımının güçlenmesiyle Osmanlı’da bu durumdan kurtulamayacağını fark ettiğinde reform hareketleriyle modernleşme çabalarını arttırmıştır. Fakat içinde bulunduğu toplum homojen değildir. Kitapta Osmanlı toplumunun heterojenliğine vurgu vardır. Hatta din unsuru bu heterojen yapıyı birbirine bağlayan tek güç olduğu belirtilmiştir.
Birinci Dünya savaşından bahsederken Osmanlı’nın neden ittifak grubuyla anlaştığına cevaplar aramış ve o zamanda Dünya politikasında baş aktörlerden biri büyük güç olarak görülen Almanya’nın istekli olmasına bağlamıştır.
Özgürleşme ve Batılılaşma hareketleri; bu hareketlerin başlatıcısı ve varoluş nedeni olarak görülen İttihat ve Terakki Cemiyeti etrafında anlatılmaktadır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin oynadığı rol üzerinde durmuştur. Jön Türkler olarak da bilinen Cemiyetin mensuplarının yapmak istedikleri reformların toplumdan talep edilerek değil de, iktidar tarafından yapılmaya çalıştığını vurgulamıştır. Toplumun içinde bulunduğu yapıyı, değişimi ya da değişememeyi nedenleriyle açıklamaya çalışmıştır. Dönemin amacının yani Jön Türk Hareketlerinin demokrasiden ziyade, devletin kuruluşunu ve güçlenmesini üzerinden şekillendiğini söylemektedir.
Batılılaşma hareketlerinden Türkiye Cumhuriyet Devletinin kuruluşundaki süreç, daha çok askeri- üst sınıf tarafından yönetildiğini yazmıştır. Ayrıca, batılılaşma çabalarının kaynağı II. Mahmut’a uzandığına, Jön Türklerin bunu devam ettirdiklerini de belirtmiştir. Bütün bu süreçte, toplumun hatta kurulan meclisin homojen bir yapıdan oluşmadı için toplumda ayaklanmaların oluştuğu, zaman zaman parti içerisinde ayrımların ortaya çıktığından bahsetmiştir. Bir tarafta modern olmaya çalışan yenilik yanlısı, diğer tarafta buna karşı olarak Muhafazakârların çatışmalarını da işlemiştir.
Atatürk’ün çok köklü demokratik yenilikler yapmasına rağmen, cesaret edemediği değişimler olduğuna değinmiştir. Kadınlarla ilgili yapılan yeniliklerde peçeyi kaldırmaya cesaret edemediğini belirtir. Burada da toplumun henüz bu kadar hızlı bir değişime hazır olmadığını, tutuklama ve idam cezalarıyla bile yaptırılamayacak değişiklikler olduğunu göstermeye çalışmaktadır.  Yazar, Lozan Barış Antlaşmasından Türkiye için önemli bir adım olarak ele almıştır. Osmanlı’nın varlığından tamamen kurtulmak ve yeni bir ülkenin kurulması için bu sorunları bir dönüm noktası niteliğindedir. Kitabın dönüm noktaları ve dünyadaki başrol oynayan devletler ve Osmanlı- Türkiye yapısındaki baş aktörler üzerinden kurgulanan, bu değişimdeki sorunlara, seçimlerin nedenlerine ve var olan yapı analiz edilerek anlatılmıştır.
Not: Kitabın birinci kısmıyla ilgili yazıdır. Diğer bölümleriyle ilgili ilerleyen zamanlarda yazacağım.