MODERLEŞEN TÜRKİYE ‘NİN TARİHİ-Erik Jan Zürcher
“Modernleşen” Türkiye’yi Eric Jan Zürcher tarafından nasıl ele alındığından bahsetmek istiyorum. Tabi modernleşme dediğimiz süreci doğrusal olarak daha iyiye gitmek anlamında olduğunu kabul ederek bakmak gerekir kitabı yorumlamak için. Ben modernite tartışmalarına bulaşmadan, kitabın birinci kısmını analiz ederek anlamaya çalıştım.
Erik Jan Zücher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi kitabında, Yeni ülke
Türkiye’nin oluşum sürecinde diğer Batılı Devletlerin içinde bulunduğu sisteme,
kapitalizme entegre olmaya çalışması şeklinde ele alındığı söylenebilir.
Batı’ya yani moderniteye nasıl adapte olmaya çalıştığının yanında bu süreçteki
engelleri, çelişkileri ve yapılan hareketlerin üzerinden giderek kitabı
kurgulamıştır. Bu süreci, bu dönemin başrol oyuncusu olan Jön Türkler
hareketlerini analiz ederek yorumlamıştır.
Askeri gücün önemli olduğu Osmanlı’da, 1900’lerin başlarında ordudaki
alt-üst askerlerin yani askerlerin içerisinde bir sınıfsal yapının oluştuğu ve
durumun orduda sıkıntılara yol açtığını yazmıştır. Fakat konu işçilere
gelindiğinde, işçiler grev yapsalar da bu hareketlerin otoritenin panikleyerek
bastırıldığından bahsetmektedir. Jön Türkler’ in demokratik bir tutum
içerisinde olmasından çok, otoriter bir yönetim sergilediklerini vurgulamıştır.
Milliyetçilik akımının güçlenmesiyle Osmanlı’da bu durumdan
kurtulamayacağını fark ettiğinde reform hareketleriyle modernleşme çabalarını
arttırmıştır. Fakat içinde bulunduğu toplum homojen değildir. Kitapta Osmanlı
toplumunun heterojenliğine vurgu vardır. Hatta din unsuru bu heterojen yapıyı
birbirine bağlayan tek güç olduğu belirtilmiştir.
Birinci Dünya savaşından bahsederken Osmanlı’nın neden ittifak grubuyla
anlaştığına cevaplar aramış ve o zamanda Dünya politikasında baş aktörlerden
biri büyük güç olarak görülen Almanya’nın istekli olmasına bağlamıştır.
Özgürleşme ve Batılılaşma hareketleri; bu hareketlerin başlatıcısı ve
varoluş nedeni olarak görülen İttihat ve Terakki Cemiyeti etrafında
anlatılmaktadır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin oynadığı rol üzerinde durmuştur.
Jön Türkler olarak da bilinen Cemiyetin mensuplarının yapmak istedikleri
reformların toplumdan talep edilerek değil de, iktidar tarafından yapılmaya
çalıştığını vurgulamıştır. Toplumun içinde bulunduğu yapıyı, değişimi ya da
değişememeyi nedenleriyle açıklamaya çalışmıştır. Dönemin amacının yani Jön
Türk Hareketlerinin demokrasiden ziyade, devletin kuruluşunu ve güçlenmesini
üzerinden şekillendiğini söylemektedir.
Batılılaşma hareketlerinden Türkiye Cumhuriyet Devletinin kuruluşundaki
süreç, daha çok askeri- üst sınıf tarafından yönetildiğini yazmıştır. Ayrıca,
batılılaşma çabalarının kaynağı II. Mahmut’a uzandığına, Jön Türklerin bunu
devam ettirdiklerini de belirtmiştir. Bütün bu süreçte, toplumun hatta kurulan
meclisin homojen bir yapıdan oluşmadı için toplumda ayaklanmaların oluştuğu,
zaman zaman parti içerisinde ayrımların ortaya çıktığından bahsetmiştir. Bir
tarafta modern olmaya çalışan yenilik yanlısı, diğer tarafta buna karşı olarak
Muhafazakârların çatışmalarını da işlemiştir.
Atatürk’ün çok köklü demokratik yenilikler yapmasına rağmen, cesaret
edemediği değişimler olduğuna değinmiştir. Kadınlarla ilgili yapılan
yeniliklerde peçeyi kaldırmaya cesaret edemediğini belirtir. Burada da toplumun
henüz bu kadar hızlı bir değişime hazır olmadığını, tutuklama ve idam
cezalarıyla bile yaptırılamayacak değişiklikler olduğunu göstermeye
çalışmaktadır. Yazar, Lozan Barış
Antlaşmasından Türkiye için önemli bir adım olarak ele almıştır. Osmanlı’nın
varlığından tamamen kurtulmak ve yeni bir ülkenin kurulması için bu sorunları
bir dönüm noktası niteliğindedir. Kitabın dönüm noktaları ve dünyadaki başrol
oynayan devletler ve Osmanlı- Türkiye yapısındaki baş aktörler üzerinden
kurgulanan, bu değişimdeki sorunlara, seçimlerin nedenlerine ve var olan yapı analiz
edilerek anlatılmıştır.
Not: Kitabın birinci kısmıyla ilgili yazıdır. Diğer bölümleriyle ilgili
ilerleyen zamanlarda yazacağım.